İnsanlık yerleşik hayata geçişinden itibaren, yaşadığı coğrafyayı ihtiyacına ve kültürüne göre şekillendirmeye başlamıştır. Tarımı geliştirmek için dere yataklarını değiştirmek, devasa kayaları oyarak şekillendirmek, kurduğu şehrin sokaklarını kendi anlayışına göre düzenlemek ve benzeri işlerin hepsini bu amaçla yapmıştır. Buna örnek Mısırlıların toprağı daha verimli hale getirmek ve tarımı geliştirmek için Nil Nehri yatağını değiştirmesi, Anadolu’da bir dönem dağların oyulup krallara mezar yapılması olabilir. Günümüzde aynı işlemi daha da arttırarak yol ağımızı geliştirmek için kullanmamız en güzel örnekler olacaktır. Yerleşik hayata ilk geçen insanlar, mimari ve şehir uyumu gözetmemiş, sadece ihtiyaçları olan yapıların oluşturulmasına odaklanmışlardır. Zamanla nüfusun artması ve eski şehir düzeninin yetersiz kalması, mimari ve şehir ilişkisinin doğmasını sağlamıştır. Şehir planlaması ve şehircilik anlamında ön plana çıkan ilk uygarlık genellikle Antik Yunan olarak düşünülür. Bu anlayışa göre, daha önceden kullanılan şehircilik sistemini geliştiren Hippodamos Izgara Plan dediğimiz şehir planını M.Ö 5. Y.Y’da geliştirmiştir. Hippodamos planında birbirini dik kesen sokaklardan, bu sokakların buluştuğu adalara kadar birçok ayrıntıyı hesaplamıştır. Günümüz şehircilik anlayışına büyük katkıda bulunmuştur. Bahsedilen planda şehrin önemli binaları bir merkez ada etrafında toplanır ve tüm sokaklar bu merkeze ulaşacak şekilde oluşturulur. Şehir düzeni, sokaklar birbirini dik kesecek şekilde ayarlanır. Her ne kadar Hippodamos’un önemi inkar edilemezse de bu sistemi ilk bulan ve kullanan kendisi değildir. Hippodamos’un planı daha çok Konya gibi düz şehirler için uygulanabilir. Ancak her uygarlık, şehirlerini kurarken topoğrafyasını göz önünde bulundurmak zorunda kalmıştır. İlk önceleri insanlar dini yapıların etrafında ya da Yunan ve Roma gibi uygarlıklar Stoa adı verilen mekanlarda toplanırlardı. Meydanların atası olarak kabul edebileceğimiz bu alanlar; insanların sosyalleşmesini, duyuruların yapılmasını, filozofların ve şairlerin sanatlarını ve düşüncelerini insanlara aktarmasını sağlardı. Ancak meydanlar, tarih boyunca kullanım amacı açısından değişiklik göstermiştir. Başta ekonomik, politik ve sosyal olmak üzere birçok işlevi vardır. Meydan özelliğini farklı kültürlerde farklı alanlara atfedilmiş olarak görebiliriz. Ancak yine de tüm dünyada ortak bir işleve sahip olma yolunda gelişmiştir. Avrupa'da Meydan ise stoalardan günümüz meydanlarına evirilene kadar birçok badire atlatmış, farklı aşamalardan geçmiştir. Avrupa'da kültürün de etkisiyle meydanlar, şehir planlamasında çok önemli bir yere ulaşmıştır. Dini günler de dahil olmak üzere, özel günlerini genel olarak bir festival havasında kutlayan Avrupalılar için meydanlar olmazsa olmaz bir hal almıştır. Ekonomik Avrupa turlarımızda birbirinden güzel onlarca meydanı rehberlerimiz eşliğinde gezebilirsiniz. Birey anlayışının ve halkçılığın yükselmesi de meydanların önemini katlayan etkenlerden olmuştur. Devletin halk ile ve halkın devlet ile kurduğu çeşitli etkileşim meydanlar üzerinden gerçekleşmiştir. Bu da meydanlara ayrı bir önem kazandırmıştır. İsyanlar, gösteriler, törenler, idamlar, festivaller ve benzeri kitlesel hareketler; meydanların bu etkileşim özelliğini meydana getirmiştir. Halka, devlet işlerine karışmaması için gözdağı vermek ve istenileni yapmasını sağlamak için yöneticiler meydanları kullanmıştır. Halk da yönetime halkın gücünü göz ardı etmemesi için verdiği mesajları yine bu meydanlar üzerinden vermiştir. O kadar ki, günümüzde kitle turizminin gelişmesi ile her ülkede meydanlar önemli bir yer edinse de bazı meydanlar tarihlerindeki büyük olaylar ile özdeşleşmiştir. Paris'te; Fransız Devrimi sonrası 16. Louis, Marie-Antoinette gibi isimlerin idam edildiği Concorde Meydanı. Moskova'da 7 Kasım ve 1 Mayıs törenleri ile ünlenen Kızıl Meydan. Londra'da Trafalgar Meydanı. Prag'da Jan Huss'un idam edildiği Eski Şehir Meydanı. Roma'da Mussolini'nin faşizmi öven meşhur balkon konuşmasını yaptığı Venedik Meydanı ve benzeri birçok ünlü meydan gibi. Bu meydanlar ve daha birçok meydan, şehrin tarihini etkileyecek düzeyde isyanlara, katliamlara, idamlara sahne olmuşlardır. Ancak önceden de bahsettiğimiz gibi törenler veya kutlamalar da şehir meydanlarını tarihin vazgeçilmez parçalarından birisi haline getirmiştir. Otobüslü Avrupa turlarımızda meydanlarda geçekleşen sokak gösterileri ilginizi çekecektir. Mesela Brüksel’in Büyük Meydan’ında; her sene devasa çiçek halısının sergilenmesi. Münih'in Therese Meydanı’nda her yıl milyonlarca kişi ile Ekim Festivali’nin kutlanması. Her Noel’de Doğu Almanya meydanlarının büyüleyici bir hal alması ve diğer birçok meydanda yapılan kutlamalar buna en güzel örnektir. İnsanın şehri kullanımında bu kadar önemli bir yere sahip olunca, meydanlar elbette sanattan ve sanatçılardan da etkilenirler. Şehirleşme deyince ilgi alanımıza birçok etken dahil oluyor. Ama bunların en önemli ikisi büyük ihtimalle din ve sanattır. Sizlerin de bildiği gibi bir yerleşimin oluşması için öncelikle bir tapınak kurulur ve yerleşim bunun etrafında gelişirdi. Göbeklitepe örneği ile bunu bir kez daha görmüş olduk. Göbeklitepe keşfedilene kadar insanların yerleşik hayata tarımla beraber geçtikleri düşünülüyordu. Fakat artık insanların yerleşik hayata geçmeden önce kendilerine tapınak alanları kurdukları ve ilk yerleşik düzenin de bu tapınaklar nedeniyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu aşamadan sonra nüfusun artması, sanat anlayışının doğması ve teknolojinin gelişimi şehircilik anlamında düzenlemelere ihtiyaç duyulmasını sağlamıştır. Bugünkü anlamıyla meydan, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren düzenlenmeye başlanır. Budapeşte’nin Kahramanlar Meydanı ilk akla gelen meydanlardan olacaktır. Macarların atalarının bölgeye yerleştiği yılın bininci yıl dönümü anısına yaptıkları zevkli bir meydandır. Meydanların düzenlenme sürecine tabi ki 2. Dünya Savaşı’nı da eklememiz gerekir. Başta Almanya olmak üzere savaşa katılan birçok ülke yerle bir olan şehirlerini sil baştan yapılandırma sürecine girmiştir. Bu süreçte elbette tüm ihtiyaçlar ve yeni dünya şartları göz önünde bulundurulmuştur. Şehirde yaşayanların tüm ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmış ve meydanlar da bu doğrultuda şekillendirilmiştir. Günümüzde daha çok festivaller, mitingler ve turizm amaçlı kullanımı yaygındır. Şehrin önemli müzelerinin ve tarihi binalarının çevrelediği meydanlar, turizmin etkisi ile daha fazla kitleleri çekmeye başlamıştır. Bugün dünyanın en çok ziyaretçi çeken yerleri arasında hiç kuşkusuz meydanlar gelmektedir. Müzelerden sonra bir şehrin tarihini öğrenmek için başvuracağınız en iyi yollardan bir tanesi, tarihi meydanını gezmek ve incelemek olacaktır. Bu şekilde sadece şehrin tarihini değil, anını da en iyi şekilde gözlemlemiş olacaksınız. Meydanlarda yerli-yabancı turistleri eğlendirerek para kazanmaya çalışan göstericiler, ilk defa geldiği şehri tanımaya çalışan ziyaretçilerin şaşkınlığı, göz alıcı anıtlar, müzeler ve daha fazlası şehrin tarihi ruhunu oluşturur. Daha da ötesinde meydanlar, bugün algıladığımız şekli ile kent belleğini görsel olarak anlamamızı sağlar. Ekonomik Avrupa turlarımızda en güzel meydanlarda, en güzel deneyimleri yaşamanız dileğiyle!